Menu

Taçoy "Türkiye Barolar Birliği tarafından düzenlenen "Kıbrıs'ta Son Söz.." panelinde yapmış olduğum konuşmanın tam metni

Taçoy "Türkiye Barolar Birliği tarafından düzenlenen "Kıbrıs'ta Son Söz.." panelinde yapmış olduğum konuşmanın tam metni

Türkiye Barolar Birliği tarafından düzenlenen "Kıbrıs'ta Son Söz.." panelinde yapmış olduğum konuşmanın tam metni;

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı,
Sayın KKTC Başbakanı,
Sayın Adalet Bakanı,
Sayın Barolar Birliği Başkanı ve kıymetli üyeler,

Bugün KKTC’den Ankara’ya bu güzide toplantıya katılırken sizlere Lefkoşa’dan ve Kıbrıs Türkü’nden anlatmak istediğim bir başarı öyküsü üzerinden konuşmak yapmak istiyorum. Özellikle ülkemizin izolasyonlarla karşı karşıya kalmasından sonra Kıbrıs Türkü bu acımasız ve haksız ambargolara kendisini ayakta tutacak ve insanlığa katkı koyacak bir yol izliyor.

Kuzey Kıbrıs, ekonomi alanında ve Bilişim Adası olma yolunda gelişme gösteren bir ülke.

Bizler, gelişen teknolojik unsurlarla 2020'nin bilişim adası olmak için bir fırsat olduğunu düşünüyoruz.

Ada'daki gelişmesi sayesinde ekonomik yönden, kendini kabul ettiren bir ülke olmak için çaba içerisindeyiz.

Bu yönde adımlarımızı en iyi şekilde atıyoruz.

Ekonomik önlemlerimizi alıyoruz.

Yatırımlarımızı, yasalarımızı buna göre düzenliyoruz.

Kuzey Kıbrıs, güvenilir bir ülke olduğunu, iyi niyetli bir ülke olduğunu, adaletten ve hakkaniyetten yana olduğunu her fırsatta dile getiriyor.

Bunu somut girişimlerle destekliyor ve neticelerini de alıyoruz.

Attığımız her adım, halkımızın, refah ve huzuru içindir.

Ekonomi ve Enerji Bakanı olarak şahsen bugün üniversitelerimizin ekonomik hayata katkıları üzerinden konuşmamı sürdürmek istiyorum.

Üniversite alanı 1980’li yıllarda eksiksiz TC ve KKTC’nin tüm Cumhurbaşkanları ve Başbakanları başta olmak üzere tüm devlet adamlarının bugünkü üniversiteler adası olmasındaki katkılarını şükranla anmak istiyorum.

KKTC’nin son 45 yıllık geçmişinde en büyük yumuşak gücü üniversiteleri olmuş ve gerçekten yanı başımızdaki komşularımızı çok tedirgin etmiştir.

Özellikle 1 Mayıs 2004 tarihinde itibaren Kıbrıs Rum Kesiminin AB üyesi olduktan sonra, üniversitelerimize dönük, bu birlik üzerinden çok ciddi saldırılar ve karalama kampanyası yaptığını, Avrupa ülkelerindeki temaslarımızda da çokça şahit olduk…

Bu alandaki her gelişme Kıbrıs Rum siyasetçilerini Kıbrıs Türkünü teslim alma konusundaki iştahlarını kıran bir gelişme içinde olduğunu kıvançla belirtmek istiyorum…Bu çerçevede üniversitelerimizin içinde bulunduğu bu gelişme trendinin ileride devlet olarak uluslararası alandaki yumuşak gücümüz açısından önemini ayrıntılarıyla bilginize getirmek istiyorum…

Bilindiği gibi Kuzey Kıbrıs bugün tanınmayan devletler arasında ciddi araştırma ve sorgulama yaratan bir başarı müktesebatına sahiptir. Bu alan hepimizin bildiği gibi üniversitelerimizin başarısıdır. Özellikle Avrupa ve Avrupa dışı dünyadan Kuzey Kıbrıs üniversitelerine BM’nin tanıdığı 120 farklı ülkeden öğrenciler yüksek öğrenim yapmaya geliyorlar. Buna ilaveten yine çok sayıda BM üyesi ülkeden akademisyenler evrensel standartlarda bilim elçileri olarak görevlerini yine ülkemizde ifa ediyorlar.

Yaklaşık 40 yıllık geçmişe sahip üniversitelerimiz bugün birçok sosyal bilimcinin ve siyasi analistin araştırma ve ilgi alanına girmiş durumdadır.

Yani nasıl oluyor da tanınmayan bir devletin üniversiteleri böylesi bir bilimsel tanınırlığa sahip oluyor?

Bilim yoluyla üniversitelerimiz Kıbrıs Türklerinin uluslararası alandaki görünürlüğüne ciddi katkı sağlıyor. Bu alan bir süre sonra ciddi bir kamu diplomasisi yoluyla Doğu Akdeniz’de ve bölgemizdeki birçok ülkeye yaptığı katkıdan dolayı doğal bir müktesebatı da beraberinde getirecektir. Bu müktesebatın özellikle ülkemizde öğrenim gören gençlerle ülkeleri arasında bir köprü kuruyor ve ülkemizin her bir ülkeye insan kaynağı yetiştirme bakımından katkısı oluyor.

Kıbrıs Rum Kesimi, arkasına AB’yi de alarak ülkemiz üniversitelerine yönelik büyük anti propaganda faaliyetleri yapmaktadır.

Bu karşı propaganda faaliyetlerine rağmen 3. Ülkelerden öğrenci ve öğretim üyemiz sürekli artıyor. Üçüncü ülkelerden öğrenci sayımızdaki artışın sağlanmasında YÖK’ün çok ciddi destek verdiğini görüyor ve gurur duyuyoruz.

Ekonomi ve Enerji Bakanı olarak ülkemizin ekonomisine üniversitelerimiz turizm gelirlerimizle kıyasladığımızda adeta başa güreşiyor. Bu alanda eğitim yatırımcılarının yüce gönüllüğüyle her geçen gün Kuzey Kıbrıs kendisine hem başarı öyküsü yazıyor hem de bilişim adası olma yolunda ciddi bir mahreci biz siyasilere sunuyor. Dün Kuzey Kıbrıs için “üniversite adası” diyorduk ama artık “bilişim adası” olma hedefini önümüze koymuş bulunuyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanı yardımcım değerli konuklar;


Çıtayı artık yukarıya çektik!

Geçtiğimiz dönem ODTÜ Kalkanlı Teknoloji Vadisi Sn. Cumhurbaşkanı yardımcımız tarafından açıldı.

Burada Ar-Ge alanındaki başarılarıyla bilinen ASELSAN ve Turkcell gibi firmalara ev sahipliği yapıyor.

Teknoloji vadisinin, KKTC'ye önemli katma değerler sağlayacağına inanıyorum

Bu yol üniversitelerin bilimin yoludur…

Bu yolun yani bilim yolunun önünde hiçbir ambargo ve izolasyon karşı duramaz…

Bizler, ülkemizde okuyan yabancı öğrencilerin, ülkemizin bilim elçileri olarak yetişmeleri konusunda her türlü önlemi alıyoruz.

Kuzey Kıbrıs hükümeti olarak artık hedefimizi üniversitelerimizle ortak kamu ve bilim diplomasisi yoluyla BM’nin çarpık statüko anlayışını dünyanın gündemine taşıyacağız.

Özellikle Barolar Birliğinin üyeleri arasında hukuk fakültelerimizden yetişmiş avukatların çok olduğunu biliyoruz. Tüm Barolar Birliği üyelerinin BM ile yaşadığımız haklı davamızda ve mücadelemizde adalet elçilerimiz olduğunu ve onları öyle gördüğümüzü bu vesileyle yinelemek istiyorum…
Bütün bu olumlu gelişmeler, gündelik hayatımıza, çarşı pazarlarımıza, aile bütçelerimize, mutfaklarımıza daha geniş bir ferahlık, bir canlılık, bir bereket olarak peyderpey yansıyor, inşallah daha da yansıyacak.

Geçmişte günlük olarak, hatta saatlik olarak değişen ekonomi politikalarına getirdiğimiz disiplini, şimdi artık daha uzun vadeli, daha öngörülebilir bir perspektife kavuşturuyoruz.

Kuzey Kıbrıs ekonomisi çok daha farklı bir boyut kazanacak.

Böylece ülkemiz, gerek yerli, gerekse yabancı yatırımcılar için daha istikrarlı, daha güvenli ve dolayısıyla daha da cazip bir yatırım alanı haline gelecek.

Sayın Cumhurbaşkanı yardımcım değerli konuklar;

Son yıllarda, Türkiye’den Kuzey Kıbrıs’a elektrik götürecek olan bir enterkonnekte sistemle ilgili tartışmalar ile ilgili de vurgulamak istediklerim var.

Bize, “Böyle bir proje gerçekleşecek mi?” diye sorular soruluyor.

Bu son dönemde sürekli olarak tartıştığımız bir konu.

Enterkonnekte sistemin yapılmasını elzem olarak değerlendiriyoruz.

Bu sistem, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile mevcut şekliyle vardır.

‘Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin kapasitesi, rezervi, KKTC’de güneş enerjisi avantajına çevrilemez’ diye bir madde içeren gizli anlaşma sebebiyle, KKTC, ucuz, çevreci ve kaliteli enerjiye ulaşamıyor.

Biz, enterkonnekte sistemi anavatan Türkiye’yle de bir an önce kurmak istiyoruz ki bu rezervi üstümüze alabilelim ve en uygun şekilde istifade edebilelim.

Bu projenin KKTC’deki elektrik fiyatlarını ilk başlarda ciddi oranda indireceğini düşünüyoruz.

Ama en önemlisi, enerjiyi hem ihraç edebilecek hem de kendi içimizde kullanabileceğimiz duruma gelebileceğimizde fiyatlar minimum seviyeye inecektir.

Bizim tek istediğimiz KKTC’de üretilen enerjinin hem daha ucuz hem de daha çevreci noktalara ulaşabilmesidir.

Sayın Cumhurbaşkanı yardımcım değerli konuklar;

Doğu Akdeniz'de önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz.

Kıbrıs Rumları ve uluslararası şirketlerle; Doğu Akdeniz'deki hak ve menfaatlerimizi koruma adına ciddi bir mücadeleden geçiyoruz.

Bu mücadelede yanlız olmadığımızı biliyoruz.

Bu noktada şunları ifade etmeliyim ki;

Aramızda bizleri onurlandıran Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Fuat Oktay, Azerbaycan ziyaretinde şunları söylüyor;

”Sonuna kadar Kıbrıs Türkü’nün yanındayız, arkasındayız ve hidrokarbon kaynaklarla alakalı Kıbrıs Türkü’nün hakkını başkalarına yedirmek isteyenlere de asla fırsat vermeyiz. Bu mesajı da son derece net ifade ediyoruz. Bunun bedeli ne olursa olsun…”

Bizler, öyle şanslı bir ülkeyiz ki; bizim için her bedeli ödemeye hazır bir Anavatanımız var.
Bundan daha büyük bir kazanç olabilir mi?

Kıbrıs’ta, haklarımızdan asla ödün vermeyeceğiz.

Bunun mücadelesini Anavatan Türkiyemizin gücüyle daha öz güvenle yapıyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın, 'Kıbrıs Barış Harekatı bize Aselsan'ı kazandırdı' sözünü sizlere hatırlatmak istiyorum.
Kıbrıs'ta da Rumların Doğalgaz konusunda oldu-bittilerle hareket etmesi sonucunda neler olduğunu kısaca ifade etmek istiyorum.
Rumlar, uluslararası şirketlerle, özellikle ABD'li, Fransız, İtalyan şirketlerle doğalgaz antlaşmaları imzaladı.
Sondaj faaliyetlerini başlattı.
Bunlar olurken, Türkiye'nin elinde ne sondaj gemisi vardı ne de araştırma.
Ne mi oldu?

Anatavan Türkiye, Rumların oldu-bittilerine izin vermeyerek, Doğu Akdeniz'de Mavi Vatan'da yerini almak için hızlıca hareket etti.
Doğu Akdeniz'de artık 2 adet sondaj, 2 adet de sismik araştırma gemimiz var.
Yeni Sismik araştırma gemilerimizin ve Üçüncü sondaj gemimizin de olması mümkün.
Rumların uzlaşmaz tutumu bizleri Doğu Akdeniz'de daha da güçlü duruma getirmiştir.

Türkiyemiz bugün Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon arama faaliyetlerinde söz sahibi olmuşsa bunu sondaj ve sismik araştırma gemilerimize borçluyuz.
Bunlara ek olarak güçlü bir ordu ile Akdeniz'de yerimizi aldık.
Doğu Akdeniz'de sondaj çalışması yapan gemilerimizi "BAYRAKTAR İHA, Fırkateyn ve Denizaltılar" koruma çemberine aldı.
Bunlar hep milli varlıklardır.
Kimse Doğu Akdeniz'de bizim hakkımız olan konulardan bizi mahrum etmeye kalkamaz.
Ada'nın iki halkından biri olarak; Doğu Akdeniz'de olan biten konusunda söz söyleme haklarımız var.

Türkiye, Kıbrıslı Türklerle birlikte; Serhat Vatan Kıbrıs’ta, Mavi Vatan Kıbrıs’ta hep var oldu, hep var olacaktır.

**

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, değerli konuklar;

Rumlar, ENİ ve Total ile dün yeni doğalgaz anlaşmaları imzaladı.
Bu adım; Rumların, Kıbrıs'ta uzlaşma ile değil gerginlikle hareket etmek istemelerinin bir göstergesidir.
Uluslararası şirketleri de buradan uyarmak istiyorum.
Kıbrıs Türk halkının hak ve menfaatlerine zarar verecek şekilde atacakları adımlar onlara ciddi bedeller ödetebilir.
Uluslararası şirketler, Rumların oyununa gelmemelidir.

Ada'da gerginliğin artmasına hizmet etmemelidir.

Türkiye, Dışişleri Bakanlığı'nın bu yönde dün yaptığı açıklamayı destekliyoruz.

**

Sözlerimi; bir noktaya dikkat çekerek bitirmek istiyorum.

Ada'da, Kuzey Kıbrıs'ta eskiden Rumlara ait olan bir oteli kullananlara karşı Londra’da açılmış olan Hesperides Hotels Ltd and another v Müftizade davası vardı. Dava 1978 yılında sonuçlandı.
İngiltere İstinaf ( Temyiz) Mahkemesi, dava ile ilgili olarak çarpıcı bir karar verdi.
Kararda, "bir ülkede fiilen hangi kurallar uygulanıyorsa o kurallar geçerlidir. Bir kişi ülkesinde uygulanan yasalara uygun hareket ettiği zaman kusurlu olmaz ve başka ülke mahkemelerinin bu konuyu yargılamaya yetkisi yoktur" ifadelerine yer verildi.
Türkiye ile KKTC arasında yapılan ve yapılacak antlaşmaların da bu bağlamda değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Gelecek için kaçınılmaz olan deniz yoluyla enterkonektenin bir an önce kurulumunun gerçekleşmesi. Ayrıca yine deniz altı doğal gaz hattının planlanarak 2025 hedefine konulmasının şarttır.

Karasuları, bitişik bölge, kıta sahanlığı, münhasır ekonomik bölge, ve ilgili yönetmenliklerin ve hatta güvenliğe dair deniz yasalarının hayat bulması elzemdir.
İngiltere İstinaf Mahkemesi'nin Hesperides davası bu noktada ışık olabilir.
**

Bu vesile ile hepinize hürmetlerimi istirham eder, bu güzide etkinlikte düşüncelerimizi ifade etmenin şerefine nail olmaktan duyduğum mutluluğu yinelemek isterim.

 
Print
Posted: Eyl 20, 2019,
Categories: Haberler,
Comments: 0,
Tags: